Tekne Çeşitleri Fasikülü, içindekiler

 

Tirhandil

Son güncelleme: 07/10/18
Contributors: M.CEM GÜR

Tarihçe

Doğu Akdeniz geleneksel balıkçı teknesi Tirhandil (Yunanca Trexantiri = Takipçi) formu üç yüz yıl boyunca hemen hemen hiç değişmeden kalabilmiştir. Tirhandiller tümü ile nesilden nesile aktarılan birikim ile inşa edilmiş teknelerdir. 4 metre ile 25 metre arasında değişen farklı amaçlar için kullanılan bu kayıklar hiçbir alabora kaydına sahip olmayan etkileyici bir tarihe sahiptir. Araştırmacılar tekneyi istikrar, direnç ve denizcilik alanlarında incelerler.

G.D.Kriezis ilk kayıtları 1658 yılına kadar taşır. Tarihçi Dentes’in anlattığına göre Gikas, Gionis ve diğer Yunanlılar korsanların elinden kurtulunca Hydra’ya ulaşır, Giritlilerden de öğrendikleri şekilde ilk tirhandili inşa ederler.

19.yüzyılda yapılan bütün tekneler Hydra ve Spetses adalarından çıkmıştır. Ioannis Theofanidis "1824-1826 Yunan Donanması” kitabında tirhandillerin Adriyatik denizinde kullanılan küçük “Trampakoulo” veya Trebalkolo teknelerinin torunları olduğunu vurgular.

1821de  Hydra’da savaş sonrasında kabotaj ve ticaret için kullanılan tirhandiller 1900’lü yıllarda özellikle de sünger avcılığı ve yine kabotaj hizmetinde kullanılmaya devam eder, günümüzde ise küçük balıkçı teknesi olarak hizmet veriyorlar.

Bilinen en önemli tirhandil ustası Hydra Adasından  Lefteris Grypaios’tur.

Kademoğlu, Osman; Denizlerin Güzelleri, İstanbul 2000.

Eserde, 185-205 sayfaları arasında yer alan Tirhandiller, “Tirhandil-Bir Akdeniz Efsanesi” Başlığı altında incelenmiştir. 

Yazar, Tirhandillerin tarihinin, hangi yörede kimin icadı olduğunun bilinmediğini belirterek söze başlamıştır (Kademoğlu, 2000, s. 185). Belkide aradığımız sorunların cevaplarını bu eserde de bulamayacağız ama bakalım Tirhandil’e kim ne demiş? Eserde Tirhandilin “belkide 2000 yıllık” geçmişe sahip olduğu ve Cebelitarık’tan Lübnan’a kadar Tirhandillerin var olduğu ve Yücel Köyağasıoğlu’nun deyişi ile de Akdeniz'e özgü bir kayık olduğu belirtilerek başlanmıştır. 

Kademoğlu (2000, s.186) tirhandilin geleneksel çizgilerini günümüzde de koruduğunu ve hiç bir medeniyet ve ustanın bu teknelerin formunda değişikliğe gitmediğini belirtmiştir.  Eserin 187. sayfasında ise, Güleryüz (2004, s.73) de yer verilen ve yukarıda paylaştığım resim “trikandini” etiketi ile paylaşılmıştır.

Gelelim en önemli konuya, Tirhandil nedir ne değildir sorusuna?

Eserin 187. sayfasında Tirhandil tanımlanmıştır. Bu tanım şu şekilde unsurlandırılabilir.

TİRHANDİL:

  • İki Başı Bir
  • Bodoslamaları hilal şekilli
  • Geniş, yuvarlak gövdeli
  • Bordası alçak ve kavisli
  • Açık ambarlı
  • Tek direkli
  • Latin yelkenli

Teknenin Grekçe adının “trikandini” olduğu ve bu ifadenin Grekçe üçte bir anlamına gelen “triakena” ifadesinden türediği belirtmiş olsa da, terimsel gelişimin farklı olduğu yönünde görüş belirten eserlerde bulunmaktadır.

Ünlü, Rasim; İnce Donanma, İstanbul 2005, s.367 de “Trandil/Tirhandil” başlığı ile; tirhandillerin, küçük ve hafif tekneler olduklarını, Yelken ve kürekle hareket ettiklerini, bu teknelerin kıç yelpazeleri arasında sancaktan iskeleye konan ve ortalarından kıç bodoslamanın baş tarafına bağlanan kemerler olduğunu ve bu kemerlerin en uzun olanına “ana tırandil” veya “mastori trandil” dendiğini belirtmiştir.

Dolayısıyla Ünlü’nün tanımlamasından çıkarılabilecek unsurlar şu şekilde sıralanabilir.

TİRHANDİL:

  • Küçük ve Hafif
  • Yelken ve Kürekle hareket eden

Tirhandilin tanımı bir yana, adının kökeni konusunda Kademoğlu ve Ünlü tarafından ortaya konulan görüş ayrılığı kanaatimce dikkat çekicidir. Bir yandan teknenin boy/en (1/3) oranına bağlı olarak “triakena” ifadesinden türediği ileri sürülen “trikandini” ve dilimize geçen tirhandil ifadesi, diğer yandan da kıç bodoslamanın baş tarafına bağlanan “en uzun kemerin” adının “ana tırandil” olması. Acaba hangisi doğru? Kanaatimce bu farklılık özellikle Yunanca ile olan dil sorunumuzdan ve bu kayıklara ilişkin yapılmış olduğunu tahmin ettiğim Yunanca çalışmaların yeterince incelenmemesinden kaynaklanmaktadır. Maalesef bende bu çalışmada bir noktada benzer bir sıkıntı yaşayacağımı düşünüyorum. Bakalım bir şekilde yabancı literatür ve Yunanca sorununu nasıl aşacağız?

Kademoğlu, s. 187’de Tirhandillerin Anadolu’nun Ege kıyılarında 100 yıllık bir üretim geçmişe sahip olduğunu belirtmiştir. Teknenin yuvarlak olan formu, bodoslamaların hilal şekli, teknenin omuzluk dönüşleri, şiyeri ve tekne planları ile sağlanmaktadır(Kademoğlu,2000, s.187). Hilal şeklindeki bodoslamalar, su kesimin az altında kısa bir omurga ile birleşir (Kademoğlu,2000, s.188). “Orjinal Tirhandil”; baş ve kıç üstü güverteli, ortası açık ambarlı, alçak yapılı ve yük taşımacılında kullanılması sebebiyle de sık posta aralıklarına sahiptir(Kademoğlu,2000, s.188).

Bu ifadeler dikkate alındığında sanırım tanımda yer verilmemiş bir kaç unsur daha ortaya çıkmaktadır. Kademoğlu tarafından “orjinal tirhandil” ifadesi kullanılmıştır. Ancak bu hususta kanımca “tarihsel tirhandil” ifadesinin tercih edilmesi daha yerinde olacaktır. Çünkü, kanaatimce yazar, bu noktada yaptığı tanımlamada tirhandilin özellikle yük taşımacılığı ve balıkçılık için kullanıldığı “açık güverteli” dönemindeki formuna atıf yapmaktadır.

TARİHSEL TİRHANDİL:

  • Az su kesimi
  • Kısa omurga
  • Baş ve kıç üstü Güverteli açık ambarlı (Yük taşımacılığı döneminde kullanıldığı şekliyle)
  • Posta aralıkları sık (yük taşımacılığında kullanılan formlarında)

“Tirhandil çok büyürse çektirmeye dönüşür” (Kademoğlu,2000, s.188)
Tirhandil boy olarak 5 m.  ile 14 - 15m. arasında, bu boylarda yuvarlak hatlarını koruyabilen tekneler olarak tanımlanmıştır (Kademoğlu,2000, s.188). Bunun yanı sıra eserde,  Erol Ağan tarafından yapılan, “Karaoğlan” Tirhandil’inin boy 14m - en 5,5m ölçülerinde olduğunu ve Erol Ustanın bu Tirhandil için, “biraz daha ince olsa idi bir iple kıyıya alırdık”, şeklinde bir ifade kullandığına yer vermiştir. (Kademoğlu,2000, s.188). Ayrıca Tirhandil'in büyüdükçe çektirmeye dönüştüğü eserde vurgulanmıştır. 

TİRHANDİL:

Boy 5 m. – 14-15m.

Nami Uyav, Usta, “Geneksel Tirhandillerin” yapımında, eskiden ustaların denizde duruşunu beğendikleri bir tirhandilin baş-kıç bodoslama, orta posta şeklini dikkate alarak bu tirhandilin bodoslamalarını alçaltıp-yükselterek, orta postasını genişletip-daraltarak yeni tirhandilleri düşürdüklerini ve bu tirhandilerin geleneksel forma sahip olduğunu belirtmiştir(Kademoğlu,2000, s.190). Nami Uyav, Usta, Gelenek ile tekne üzerinde oturmuş son çizgilerin yani denizde en güzel görünür halinin geleneksel tirhandil yapıcılığı haline dönüştüğünü belirtmiştir(Kademoğlu,2000, s.190). Bu gelenekselliğin, tirhandilin gaga şekli, küpeşte ve şiyer şekli, baş bodoslama eğriliği, kıç bodoslama yatıklığı, dümen zerafeti ve figürleri, ay yıldız oymaları ve ahşap kordonlar ile tamamlandığı aynı zamanda eserde belirtmiştir. (Kademoğlu,2000, s.190). Uyav Usta, Tirhandillerin genellikle parampetli ve düşük güverteli olduğunu şimdilerde, krom korkuluklara ağ gerildiğini, ahşap trabzanlarla korunan dar ve küpeşte seviyesinde düşük bir güvertenin de geleneksel formun unsurlarından olduğunu belirtmiştir(Kademoğlu,2000, s.190).

Öyleyse yukarıda yer verdiğimiz tanımlardan çıkardığımız unsurlar bir yana, Uyav Usta tarafından yapılan tanımlamadan “geleneksel olarak adlandırdığı tirhandil” için şu şekilde bir unsurlandırma yapabiliriz. 

GELENEKSEL TİRHANDİL:

  • Tirhandilin gaga şekli
  • Küpeşte ve şiyer şekli
  • Baş bodoslama eğriliği 
  • Kıç bodoslama yatıklığı
  • Zarif ve figürlü dümeni
  • Ay yıldız oymaları
  • Ahşap Oymaları

Dr. Süleyman Dırvana ise, Midilli açıklarında rastladığı Tirhandillerin birbirleri ile yarışır gibi aynı hizada süratle randa yelkenle hareket ettiklerini, Tirhandillerin, sintineye taş veya kum koyduklarını veya süngercilerin küpeşteye oturarak yelkenle gayet güzel gittiklerini belirtmiştir. (Kademoğlu, 2000, s.192).

Belki de eserde yer alan ve özellikle dikkatimi çeken bir diğer husus, Tirhandillerin “boyu kadar yerde döndüklerine” ilişkin bilgidir. Tirhandilin, boyuna göre en fazla genişlik kaldıran form olduğu ve boyunun %40-44’üne kadar tirhandillerin genişlik kaldırabildiğini Nami Uyav Usta  belirtmiştir. (Kademoğlu,2000, s.195).

Milli Dalgıç Aksona Mehmet Baş’da; Tirhandili, alçak yapılı, havaleli olmayan, rüzgar tutmayan, motordan önceki dönemde kürekli ve boyu kadar yerde dönebilecek manevra kabiliyetine sahip bir tekne olarak tanımlamıştır(Kademoğlu,2000, s.197).

Öyleyse bir unsur olarakya manevra kabilliyetine yer vermemiz doğru olacaktır.

TİRHANDİL

  • Boyu kadar yerde dönebilen

Kademoğlu (2000, s.198), Tirhandillerin “yelkenli iş tekneleri” olduklarını belirtmiştir. Özellikle Tirhandillerin yelkenli yarış tekneleri olmadığını belirten yazar, Tirhandilin yatınca, altındaki su miktarının azaldığını, bununda teknenin hızlanmasına olanak sağladığını belirtmiştir.

Sefer Yıldırım Usta’da, tirhandillerin balasta ihtiyaç duymaksızın, genişliği sayesinden yelken yapabildiğini, bu genişliğin bir süre sonra bir noktada sabitlenerek, seyir yaptığını belirtmiştir. (Kademoğlu,2000, s.199)

Necati Zincirkıran'da 1900’lerde Tirhandillerin, Ege ve Akdeniz’den Karadeniz’e yük taşıdıklarına yer vermiştir.     

 

SÖYLENCELER & SÖZLÜ TARİH

Pelias, “Peki sen nasıl istersen öyle olsun. Ama bakıcıların istediği bir şey var. Zeus üstüne yemin ediyorum ki, Altın Post’u getirirsen tahtı sana bırakacağım” derken, Altın Post’u aramaya giden kişinin bir daha geri dönemeyeceğini düşünüyordu.

Böylesi bir maceraya atılma düşüncesi İason’un kanını kaynatmaya yetti. Hemen tüm Yunanistan’a haber salınarak bu maceraya katılmak isteyenler toparlandı, diğer yandan tekne hazırlanmaya başlandı....

Söylencelerle günümüze kadar ulaşan çizimleri ve 1984 yılında ünlü İngiliz tarihçi ve maceraperest Tim Severin'in, “Argo” teknesinin replikasıyla yaptığı “Altın Post” yolculuğundan görüyoruz ki, İason’un, Altın Post’u aramak için denizlerle savaştığı tekne, günümüzün tirhandilinden çok da farklı değil.

Tarih içinden gelen bir tekne olan tirhandiller, güçlü formları kadar göz okşayıcı görünümleri ile de günümüzde efsanevi birer kahraman olarak, özellikle Akdeniz’de zarifçe seyrediyorlar.

./...

Tirhandillerin en büyük özelliği, eninin boyunun üçte biri olması (ustalara göre daha fazlası bile olabiliyor), bunun yanı sıra baş ve kıçının benzer biçimde, ay şeklinde bodoslamaları, (Burada yanlış bir tanımlama var. Baş bodoslama kavisli kıç bodoslamaları düz hat)geniş bir karna, yuvarlak gövdeye sahip bulunması diğer önemli özellikleri. Alçak ve kavisli yapısı teknenin güzelliğine güzellik katarken onu denizci de yapıyor. Genelde tek direkli olan tirhandiller başlangıçlarında yer alan Latin yelken donanımlarını günümüzde randa ve marconi donanımlara bırakmış durumda.

Usta denizci, yelkenli okul gemisi STS Bodrum’un mimarı Yücel Köyağasıoğlu tirhandillerin tarihinin Finikelilere hatta Mısırlılara kadar uzandığını belirtiyor. Yücel Beye göre Finikeliler başı kıçı bir ve sivri tekne formunu Mısırlıların papirusden yapılma teknelerinden almış ve zaman içinde küçük değişiklikler geçirerek günümüzdeki formuna ulaşmış.

Yük taşıması, sünger avından mavi yolculuklara...

Tam anlamıyla bir yelken teknesi olan tirhandil geniş karnı, sağlam yapısı ve fırtınalara karşı duruşu ile yük taşıma amaçlı kullanılmış uzun yıllar boyunca. Olabildiğince geniş karnı, üzerine konan yüke hem kucak açıyor hem de denize karşı direnç oluşturarak teknenin yüzerliğini koruyor, o dönemlerde yapılan tirhandillerin posta aralıklarının sıklığı ise insana parmak ısırtıyor gerçekten. Guletlerin Babası olarak bilinen ve aslında çok iyi de bir tirhandil ustası olan Bodrumlu Çolak Erol (Ağan) yaptığı tirhandillerden gözleri parlayarak söz ediyor.

- ...9-10 metre bir tirhandilde posta aralığı olarak en fazla 20 santim bırakırdık. Reçineli, başında durarak kestirdiğimiz çamdan yapılan omurga ne yüke ne fırtınalara karşı bana mısın demez böyle olunca...

Eni ile boyu arasındaki oran tirhandile üstün bir manevra kabiliyeti katar. Yekeyi basınca hemen cevap verir ve neredeyse boyu kadar yerde döner bir tirhandil. Bu özelliği ile de sünger avcılarının uzun yıllar gözdesi olmuştur.

Yıllarca ekmeğini süngercilikten kazanan, şimdilerde 18 metrelik tirhandili Aksona Mancorna ile mavi yolculuk yapan, milli dalgıç Aksona Mehmet ile harika tirhandilini yaza hazırlarken yaptığımız söyleşi de şunları söylüyor.

- Zamanında sünger dalgıçları nargile ile dalarlardı, teknedeki elle çevrilen kompresörden dalgıca hortum aracılığıyla hava verilen bir sistem bu. Bu yüzden ki teknenin dalgıcı, çıkardığı hava kabarcıklarından, sürekli takip etmesi gerekiyordu. Bunu en iyi bir tirhandil teknesi ile yaparsınız, küreklerine yapıştı mı kıvrak hareketlerle dalgıcı rahatlıkla takip edebilir bir tirhandil. Zaten davul gibi bir karnı var, hem bizi(dalgıçlardan söz ediyor), hem aylarca sürecek sünger avımız için gereken kumanyamızı hem de çıkan süngerleri sığdırıveriyor o koca karna...

Tirhandiller gerek baş-kıç bodoslamalarının şekli gerekse karınlarının genişliği ile yelken seyrine çok uygun tekneler. Ustaların ustası Namilerin Mehmet’in torunu Mehmet Nami Uyav; “tirhandilin olmazsa olmazları var, nüansları var” diyerek başlıyor konuşmasına;

- "Bordası, su hattına göre biraz daha açıktır. Su kesiminde patlayan denizi içeri almaz. Altından deniz geçiverir. Nasıl bir kavunun içinden çekirdeğini çıkarıp parmaklarınız arasında sıkarsanız kayıverir, işte tirhandilde deniz sıkıştırdı mı kaçıverir öyle" sözleriyle anlatıyor tirhandilin denizciliğini.

Tirhandil ülkemize nasıl ve nereden geldi?. Tirhandil ustalarımız kimler?

Yücel Köyağasıoğlu’ndan dinliyoruz yeniden;

- Bodrum’da ki Osmanlı Tersanesi kalktıktan sonra bu civarlarda, neredeyse Çanakkale’den Antalya’ya kadar hiç bir imalathane kalmadı, tekne yapılmıyordu. Çok sonraları Güllük’teki deniz fenerinin emekli bekçisi ve eski bir tirhandil ustası olan Mehmet Nami Uyav’ın dedesi Namilerin Mehmet kafasına koymuş. Kalkmış Yunan adası Kalimnos’a gitmiş ve tekne yapımını öğrenmiş. O zamanlar tirhandil revaçta tabii. Gelmiş bir tirhandil yapmış kendisine ama babası tekneyi, mavnaya benzetip beğenmediği, için yakmaya kalkışmış. Altından girip üstünden çıkmışlar ikna etmişler, yakmaması için. Böylece buralarda yeniden tekne yapımına başlanmış.

Ardından Ziya Usta geliyor; Namilerin Mehmet’in çırağı olan Ziya Güvendiren.

Bodrum ahşap tekne yapımına yetişen bir çok büyük ustanın usta olmasına büyük emeği geçen, Aksona Mehmet’in deyişiyle “yattığı yer cennet olası” unutulmaz Ziya Usta’nın yaptığı tirhandiller hala dillerde ve denizlerde. Ziya Usta’nın yetiştirdiği ve sonrasında onların yetiştirdiği bir çok usta hala tekne imalatlarını sürdürüyor Bodrum İçmeler’de. Çolak Erol, İlkay Mıstık, Erol ve oğlu İsmail Özyurt, Kıvırcık Mustafa, Namilerin Mehmet’in torunu Mehmet Nami Uyav, Küçük Ziya bunların başında geliyor yine Ziya Usta’nın çırağı olan Ali Kemal Denizaslanı ise şimdilerde yaptığı tirhandil ve gulet maketleriyle tanınıyor.

Bu gün hala atölyelerinin başında olan bu büyük ustaların ağızbirliği etmişçesine “artık usta yetişmiyor bizden sonra bu tirhandil işi de bitecek” diye yakınıyorlar.

Bir tirhandil nasıl ve hangi malzeme ile üretilir?

“Önce tahtadan kalıbını yontarım, kalıp formuna oturunca ondan endaze çıkarırız ardından endazeye bağlı kalarak yapılan maketi yüzdürür, hatalar varsa düzeltir ve sonunda da omurgayı çatmaya başlarız” diye sözlerine başlıyor Mehmet Nami Uyav usta ve ekliyor: “Şimdilerde lamine üretim çok ama eskiden ağaç olarak çam kullanılırdı."

Yılların ustası Erol Ağan ise şöyle dile getiriyor kullanılacak ağacın seçimini;

"Bizim zamanımızda çam vardı, bol reçineli çamdan yapılan tekneler uzun ömürlü olurlar ama çamı da uygun olarak kesmek gerekir. Üç şey var ki çok önemli çam kesiminde; birincisi ay karanlıkken kesilecek ağaç, ağacı öz suyu köküne inmiş olacak. İki, ağaç kesildikten sonra mutlaka kabukları soyulacak ki, kurtlar yemeye başlamasın. Üçüncü ve en önemlisi çam mezarlık çamı olmayacak, hayretmez o ağaç. Bir de Ağustos sıcağında kesilen çam bir başka oluyor, taş oluyor taş, eskimek bilmez."

Erol Usta büyük bir alçak gönüllülükle devam ediyor.

"Eskiden rağbet tirhandillerdeydi. Baş kıç ölçülerini dikerdik, ortaya koyardık ondan sonra formamızı çekerdik. Turistik, yük taşıma ve süngerci için ayrı ayrı yapardık. Bir anda 3-4 tane yapardık. Yaptığım tirhandil sayısı ise hatırlayamayacağım kadar çok."

Gelişen teknoloji ve ithalatı kolaylaşan tropik denize daha dayanıklı ağaçların kullanılmasıyla birlikte günümüzde tirhandil üretiminde de laminasyon yöntemi uygulanmaya başlandı. Lamine üretim tirhandillerin gücüne güç katmış durumda. Büyük ustalar ağaç olmadan tirhandil olmaz deseler de polyester tirhandil üreten firmalar mevcut.

Şimdilerde unutulmaya başlansa da bir tirhandilin en büyük süsü baş-kıç bodoslamalarında ki ay şekli ve yıldız oyması olarak eski tirhandillerde bulunmaktadır.

 ./...

Geçmişte sünger avcılığında ve yük taşıma işleri için 7-12 metre aralığında yapılan imalatlar, talep üzerine 16-18 metrelere kadar uzamış durumda. Büyük boy tirhandiller genelde mavi yolculuklarda kullanılmak üzere yapılıyor.

./...

Yılların ustası Mehmet Nami Uyav, yaptığı 10 tirhandilin adını bir çırpıda sayıveriyor, bunlar içinde uzun zaman kendi kullandıkları da var:

Tirhandil başka bir kayıktır, ufak da olsa sana öyle bir onur verir ki dümendeyken kendini Barbaros sanırsın. Güvenlidir de, onla denizcilik yapmak başka bir şeydir, denizciliğine doyamazsın, doyamazsın kardeşim. Fenercilik yaparken bir tane de 11 metre olmasına karşı 5.75 metre tirhandilimle giderdim fenerlere; onla ne denizlerle karşılaştım ne batılar yaşadım ama limana hep mutlu döndüm. Şimdi en büyük isteğim; yeni kuracağım atölyede bir süre sonra kendime 11 metre bir tirhandil yaparak emekli olmak."

Uzun yıllar boyunca denizlerimizden tirhandillerin eksik olmaması ve yeni ustaların yetişmesi dileğiyle...

[video:youtu.be/oSOBmS5lRuQ]

Kaynakça

Yeni yorum ekle
Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.
CAPTCHA
This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.